Suriyeliler kaç yıldır Türkiye'de ?

Kaan

New member
**Suriyeliler Kaç Yıldır Türkiye'de? Bir Hikâye Üzerinden Bakış**

Herkese merhaba! Bugün size, düşündürürken duygulandıracak, belki de derinlemesine fark etmediğimiz bir konuyu anlatmak istiyorum. Suriyelilerin Türkiye'ye gelişinin üzerinden yıllar geçti ve bu sürecin insanlar üzerindeki etkileri bambaşka. Hepimiz bu durumu farklı açılardan görüyoruz. Ben de size bir hikâye ile, hem erkeklerin çözüm odaklı bakış açılarını hem de kadınların empatik yaklaşımlarını yansıtmak istiyorum. İsterseniz, gözlerinizi kapatın ve bu hikâyenin içinde kendinizi kaybedin...

**Hikâye: Bütün Bir Hayatın İki Yolu**

Bir zamanlar, Halep’in sessiz sokaklarında, baharda her şeyin daha güzel olduğu, her akşamın sıcak çaylarla noktalandığı bir ev vardı. Bu ev, Emina ve Rami'nin eviydi. Suriyeli bir ailenin üyeleriydiler ve günlük hayatta yaşadıkları zorlukları gizlice, ama birbirlerine sıkı sıkıya sarılarak aşarlardı.

2011’de her şey değişti. Rami, askeri darbeler, bombalar, sesler ve yaralı insanlarla dolu günlerin ardında, kaçmanın tek çözüm olduğunu fark etti. Yavaşça, her biri birer hayal gibi silinen dostlarıyla vedalaşarak Türkiye'ye gitmeye karar verdi. Emina'nın aklı karışıktı. Ne yapmalıydı? Hem kocasına destek olmalıydı hem de geride kalan tüm hayatlarını geride bırakmalıydı.

Bir sabah, küçük kızı Zehra'nın elinden tutarak, Türkiye sınırına doğru yola çıktılar. Yolda karşılaştıkları zorluklar, her gün yeni bir korku yaratıyor, ama Rami her seferinde durup çözüm üretmeye çalışıyordu. O, durmaksızın, “Bir şey yapmalıyız, bir şekilde geçmeliyiz,” diyordu. Kadın ise, “Rami, belki de bu yol hiç bitmeyecek,” diye yanıtlıyordu, çünkü Emina daha çok hayal kırıklığı ve karanlık duygularla yüzleşmişti.

Sonunda Türkiye'ye vardıklarında, bulundukları şehirde biraz da olsa rahat bir nefes alacaklarını düşünmüşlerdi. Ama karşılama, ne yazık ki o kadar sıcak değildi. Toplum, birkaç yıl önce savaşın başlamasından sonra Suriyelilere dair kaygılarla doluydu. “Onlar bizim kültürümüze uygun değil,” diyenler vardı. Hemen ardından Emina, kendi içine kapanarak, "İnsanlar bizi istemiyorlar," diyordu. Kadın, toplumsal ilişkilerdeki bu açmazı, empatik bir şekilde içselleştiriyordu.

**Çözüm Arayışı ve Stratejik Bakışlar: Rami'nin Hikayesi**

Rami, zorluklar karşısında çözüm odaklıydı. Yeni bir hayat kurmak için harekete geçmesi gerektiğini biliyordu. Bu yüzden, küçük bir iş yeri açmak için çaba sarf etmeye başladı. Türkçeyi öğrenmek, iş kurmak, insanlarla daha çok ilişki kurmak, Rami için hayatını yeniden inşa etmenin anahtarıydı. Diğer Suriyelilerin de benzer şekilde bir araya gelip işlerini kurmalarına yardımcı oluyordu. Her zaman bir çözüm önerisi vardı, bir yol haritası… Çalışarak, çabalayarak ve sabırla her şeyi düzeltmeye inanıyordu.

Ancak, bazen çözümün ne kadar derinlere gittiğini anlamak kolay değildi. Örneğin, bir gün, işyerinin olduğu mahallenin yaşlısı bir adam Rami’ye yaklaşarak, “Ne yapıyorsunuz burada? Bu kadar Suriyeli, işimizi elimizden alacak!” diye bağırdı. Rami, bu tür durumlarda sakin kalmayı tercih ederdi. Hemen adamla iletişime geçip, “Biz burada para kazanıyor, yerel insanlarla birlikte çalışıyoruz,” diyerek onu ikna etmeye çalıştı. Ancak bazı durumlar, sadece stratejik çözümlerle değil, toplumsal anlayışla değişirdi. Bu noktada, Rami'nin çözüm odaklı yaklaşımı tek başına yeterli olmayacaktı.

**Empati ve Toplumsal Bağ: Emina'nın Duygusal Yolculuğu**

Emina, geliniminden eski komşularına kadar herkesle sıkı bağlar kuruyordu. Kadın, toplumda uyum sağlamanın sadece resmi işler ya da ekonomik koşullar değil, insanların birbirlerine duyduğu anlayışla mümkün olabileceğini biliyordu. Her gün bazen gülümseyerek, bazen gözlerinden yaşlar dökerek, insanlara umut vermek, onları anlamaya çalışmak, Emina'nın hayatındaki tek çözümdü. Yavaşça mahalledeki kadınlarla tanışmaya başladı, çocukları birlikte parka götürdüler, yemek tarifleri paylaştılar. Zamanla, Emina'nın empatik yaklaşımı, Suriyeli ve Türk komşuları arasında yeni bir bağın oluşmasına vesile oldu.

Emina, toplumsal yapıyı yalnızca stratejiyle değil, ilişkisel bağlarla değiştirebileceğine inanıyordu. Her bir gülümseme, her bir yardımlaşma anı, Emina için bir adım daha ileriye gitmekti. Her şüpheli bakışla yüzleşirken, "Belki de biz buraya aitiz," diyerek içindeki kaygıları aşmaya çalışıyordu. Kadınlar arasında kurduğu bu bağlar, toplumsal entegrasyonun sadece ekonomik faktörlerle değil, duygu ve anlayışla da mümkün olduğunu gösteriyordu.

**Zehra'nın Gözünden: Geleceğe Dair Bir Umut**

Zehra, o günlerden yıllar sonra, Suriyeli bir çocuğun Türkiye’de büyümesinin ne demek olduğunu daha iyi anlayacaktı. Küçük kız, hem kendi kültürünü hem de Türk kültürünü benimsemeye başladı. Arkadaşlarıyla Türkçe şarkılar söyleyip, bazen Türk yemeklerini, bazen de Suriye'nin geleneksel tatlarını öğreniyordu. Onun hayatı, bir köprü gibi oldu; hem iki kültürün birleşimi hem de bu kültürlerin bir arada yaşama çabası.

Rami ve Emina, bu zorlu yıllarda hayatta kalabilmişlerdi. Çözüm ve empati birbirini tamamlayan iki önemli nokta olmuştu. Emina, insanları anlamayı ve onlarla bağ kurmayı bir üst düzey strateji olarak görürken, Rami, her an çözüm odaklı hareket ederek hayatlarını inşa etmeye devam etti. Ama nihayetinde, her iki bakış açısının birleşimiyle hayatlarını yeniden kurmuşlardı.

**Sonuç: Her Yıl Bir Adım Daha**

Bugün, 2025 yılına geldiğimizde, Suriyelilerin Türkiye’deki varlıkları neredeyse 10 yılını doldurmuş durumda. Geçen bu yıllar, hem zorlukları hem de küçük ama güçlü adımları geride bıraktı. Rami'nin çözüm odaklı bakış açısı, Emina'nın empatik yaklaşımıyla birleşerek, bu 10 yılı sadece bir zaman dilimi olarak değil, yeni bir hayata dönüşüm olarak şekillendirdi.

Bu hikayeyi paylaşırken, hepimizin Suriyelilerin Türkiye’deki varlığına dair farklı bakış açıları geliştirebileceğini umuyorum. Belki çözüm önerileri, bazen duygusal anlayışlarla birleştirilmelidir. Bu noktada hepimizin düşüncelerini paylaşmak, bu toplumsal yapıyı daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir. Sizin görüşleriniz neler?