Cansu
New member
Şizofrenide Alevlenme Dönemi Ne Kadar Sürer? Bir Hikâyenin İçinden…
Forumdaşlar, bugün size içimi yakan bir hikâyeyi anlatmak istiyorum. Belki siz de çevrenizde benzerine şahit olmuşsunuzdur, belki sadece kulaktan duymuşsunuzdur. Ama ben bunu birinci elden gördüm ve hâlâ etkisindeyim. Çünkü şizofreninin alevlenme dönemleri sadece o hastayı değil, ailesini, arkadaşlarını, hatta bütün bir çevresini derinden sarsıyor.
---
Bir Evde Başlayan Sessizlik
Mahallemizde bir çocuk vardı, adını burada “Emre” diyelim. Çocukluğumuzda birlikte top oynar, kahkahalarla sokakları inletirdik. Yıllar geçti, herkesin hayatı bir yön buldu. Emre üniversiteye gitti, ama bir süre sonra garip davranışlar göstermeye başladı. Önce sessizleşti, sonra evin içinde kendi kendine konuşmaya başladı.
Ailesi ne olduğunu anlamakta zorlandı. Sonra tanı konuldu: şizofreni. İlk başta herkesin kafası karışıktı. Babası stratejik bir tavırla sorular sordu: “Ne kadar sürer bu hastalık? Tedaviyle toparlar mı? Planımızı nasıl yapacağız?”
Annesi ise başka bir yerden yaklaştı: “Oğlum ne hissediyor? Korkuyor mu? Biz onun yanında nasıl durabiliriz?”
İşte o an anladım; erkekler daha çok çözüm ve süre ararken, kadınlar kalpten kalbe bağ kurmaya çalışıyordu.
---
Alevlenme Döneminin İçinde
Bir gün Emre’nin evine gittiğimde annesi kapıda gözleri şişmiş haldeydi. “Oğlum alevlenme yaşıyor” dedi. O an ilk kez bu kelimeyi duyduğumda anlamamıştım. Meğer “alevlenme dönemi”, hastalığın en çetin zamanıymış. Sanrılar, halüsinasyonlar, kaygı, öfke… Hepsi bir arada.
Günler geçtikçe anladım ki bu dönem sabit bir süreye sığmıyordu. Kimi zaman birkaç hafta, kimi zaman aylar… Doktorların anlattığına göre süre kişiden kişiye, tedaviye uyuma, stres düzeyine göre değişiyordu. Ama hastanın ve ailesinin gözünden bakarsanız, tek bir gün bile bir ömür gibi geliyordu.
---
Babanın Stratejisi, Annenin Empatisi
Babası yine plan yaptı: “Oğluma düzenli ilaçlarını aldıracağız, kontrolleri aksatmayacağız, gündelik bir program kuracağız. Böylece alevlenmeler kısalır.” Mantıklıydı, sistematikti.
Ama anne başka bir şey gördü: “Oğlumun gözüne baktığımda korku görüyorum. Onu sadece ilaç değil, şefkat de iyileştirecek.”
Gerçekten de Emre, annesi başucunda sabahladığında biraz daha sakinleşiyordu. Babası program defterini açıp yapılacakları sıraladığında ise güven duygusu artıyordu. İkisinin bakışı birleşince Emre’ye bir yol açılıyordu: hem düzen hem de merhamet.
---
Alevlenmenin Ağırlığı
Şizofrenide alevlenme dönemleri bazen birkaç hafta sürebiliyor, bazen aylarca geçmiyor. Ve bu dönemlerde hasta sadece kendisiyle değil, bütün dünyayla savaş veriyor. Gerçek ile hayal arasındaki çizgi kayboluyor. Aile, her gün yeni bir sınavdan geçiyor: sabır, umut, dayanıklılık…
Bizim mahallede de böyle oldu. Günler ayları kovaladı. Bazen Emre toparladı, bazen yeniden düştü. O “alevlenme” dediğimiz karanlık, bazen çabuk dağıldı, bazen ağır ağır. Ama hiç bitmeyen şey, ailesinin yanında oluşuydu.
---
Kendi İçimdeki Çatışma
Ben de bu süreçte kendi içimde sorguladım. Erkek tarafım “Bu işin çözümü nedir? Ne kadar sürede normale döner?” diye hesap yapıyordu. Ama içimdeki empatik yan, “Bu çocuk şu anda ne yaşıyor? Biz ona nasıl dokunabiliriz?” diye fısıldıyordu.
Ve sonunda anladım: Şizofrenide alevlenme döneminin ne kadar sürdüğü, aslında sadece tıbbî bir zaman dilimi değil. Aynı zamanda bir aile için zamanın ağır akışını, dostlar için çaresizliği, toplum için de büyük bir sınavı temsil ediyor.
---
Forumdaşlara Açık Çağrı
Şimdi size soruyorum: Siz hiç böyle bir süreç gördünüz mü? Bir yakınınızda, bir arkadaşınızda, bir komşunuzda… O alevlenme günlerinin ağırlığını hissettiniz mi?
Doktorlar bize süre veriyor; “haftalar sürebilir”, “aylara yayılabilir” diyorlar. Ama işin duygusal tarafı çok daha karmaşık. Sizce bu dönemlerde asıl önemli olan şey süreyi bilmek mi, yoksa o sürede nasıl yanında duracağımızı öğrenmek mi?
Benim için cevap net: süre belirsiz olabilir, ama sevgi, sabır ve dayanışma süresiz olmalı.
Haydi forumdaşlar, siz de paylaşın. Belki sizin hikâyeleriniz başka ailelere umut olur. Sizce şizofrenide alevlenme dönemleri yalnızca tıbben ölçülmeli mi, yoksa yaşanan insan hikâyeleriyle birlikte mi anlaşılmalı?
Forumdaşlar, bugün size içimi yakan bir hikâyeyi anlatmak istiyorum. Belki siz de çevrenizde benzerine şahit olmuşsunuzdur, belki sadece kulaktan duymuşsunuzdur. Ama ben bunu birinci elden gördüm ve hâlâ etkisindeyim. Çünkü şizofreninin alevlenme dönemleri sadece o hastayı değil, ailesini, arkadaşlarını, hatta bütün bir çevresini derinden sarsıyor.
---
Bir Evde Başlayan Sessizlik
Mahallemizde bir çocuk vardı, adını burada “Emre” diyelim. Çocukluğumuzda birlikte top oynar, kahkahalarla sokakları inletirdik. Yıllar geçti, herkesin hayatı bir yön buldu. Emre üniversiteye gitti, ama bir süre sonra garip davranışlar göstermeye başladı. Önce sessizleşti, sonra evin içinde kendi kendine konuşmaya başladı.
Ailesi ne olduğunu anlamakta zorlandı. Sonra tanı konuldu: şizofreni. İlk başta herkesin kafası karışıktı. Babası stratejik bir tavırla sorular sordu: “Ne kadar sürer bu hastalık? Tedaviyle toparlar mı? Planımızı nasıl yapacağız?”
Annesi ise başka bir yerden yaklaştı: “Oğlum ne hissediyor? Korkuyor mu? Biz onun yanında nasıl durabiliriz?”
İşte o an anladım; erkekler daha çok çözüm ve süre ararken, kadınlar kalpten kalbe bağ kurmaya çalışıyordu.
---
Alevlenme Döneminin İçinde
Bir gün Emre’nin evine gittiğimde annesi kapıda gözleri şişmiş haldeydi. “Oğlum alevlenme yaşıyor” dedi. O an ilk kez bu kelimeyi duyduğumda anlamamıştım. Meğer “alevlenme dönemi”, hastalığın en çetin zamanıymış. Sanrılar, halüsinasyonlar, kaygı, öfke… Hepsi bir arada.
Günler geçtikçe anladım ki bu dönem sabit bir süreye sığmıyordu. Kimi zaman birkaç hafta, kimi zaman aylar… Doktorların anlattığına göre süre kişiden kişiye, tedaviye uyuma, stres düzeyine göre değişiyordu. Ama hastanın ve ailesinin gözünden bakarsanız, tek bir gün bile bir ömür gibi geliyordu.
---
Babanın Stratejisi, Annenin Empatisi
Babası yine plan yaptı: “Oğluma düzenli ilaçlarını aldıracağız, kontrolleri aksatmayacağız, gündelik bir program kuracağız. Böylece alevlenmeler kısalır.” Mantıklıydı, sistematikti.
Ama anne başka bir şey gördü: “Oğlumun gözüne baktığımda korku görüyorum. Onu sadece ilaç değil, şefkat de iyileştirecek.”
Gerçekten de Emre, annesi başucunda sabahladığında biraz daha sakinleşiyordu. Babası program defterini açıp yapılacakları sıraladığında ise güven duygusu artıyordu. İkisinin bakışı birleşince Emre’ye bir yol açılıyordu: hem düzen hem de merhamet.
---
Alevlenmenin Ağırlığı
Şizofrenide alevlenme dönemleri bazen birkaç hafta sürebiliyor, bazen aylarca geçmiyor. Ve bu dönemlerde hasta sadece kendisiyle değil, bütün dünyayla savaş veriyor. Gerçek ile hayal arasındaki çizgi kayboluyor. Aile, her gün yeni bir sınavdan geçiyor: sabır, umut, dayanıklılık…
Bizim mahallede de böyle oldu. Günler ayları kovaladı. Bazen Emre toparladı, bazen yeniden düştü. O “alevlenme” dediğimiz karanlık, bazen çabuk dağıldı, bazen ağır ağır. Ama hiç bitmeyen şey, ailesinin yanında oluşuydu.
---
Kendi İçimdeki Çatışma
Ben de bu süreçte kendi içimde sorguladım. Erkek tarafım “Bu işin çözümü nedir? Ne kadar sürede normale döner?” diye hesap yapıyordu. Ama içimdeki empatik yan, “Bu çocuk şu anda ne yaşıyor? Biz ona nasıl dokunabiliriz?” diye fısıldıyordu.
Ve sonunda anladım: Şizofrenide alevlenme döneminin ne kadar sürdüğü, aslında sadece tıbbî bir zaman dilimi değil. Aynı zamanda bir aile için zamanın ağır akışını, dostlar için çaresizliği, toplum için de büyük bir sınavı temsil ediyor.
---
Forumdaşlara Açık Çağrı
Şimdi size soruyorum: Siz hiç böyle bir süreç gördünüz mü? Bir yakınınızda, bir arkadaşınızda, bir komşunuzda… O alevlenme günlerinin ağırlığını hissettiniz mi?
Doktorlar bize süre veriyor; “haftalar sürebilir”, “aylara yayılabilir” diyorlar. Ama işin duygusal tarafı çok daha karmaşık. Sizce bu dönemlerde asıl önemli olan şey süreyi bilmek mi, yoksa o sürede nasıl yanında duracağımızı öğrenmek mi?
Benim için cevap net: süre belirsiz olabilir, ama sevgi, sabır ve dayanışma süresiz olmalı.
Haydi forumdaşlar, siz de paylaşın. Belki sizin hikâyeleriniz başka ailelere umut olur. Sizce şizofrenide alevlenme dönemleri yalnızca tıbben ölçülmeli mi, yoksa yaşanan insan hikâyeleriyle birlikte mi anlaşılmalı?