Sude
New member
Kaç Çeşit Mimar Var? – Bir Projenin Hikâyesi
Herkese selam,
Geçen hafta yaşadığım bir proje süreci bana “kaç çeşit mimar var?” sorusunu fazlasıyla düşündürdü. Hepimiz mimarlık deyince teknik çizimler, planlar ve maketler düşünüyoruz ama işin içine insan girince her mimar aynı yaklaşımı sergilemiyor. Gelin size, aynı ofiste çalışan ama tamamen farklı düşünme biçimlerine sahip iki mimarın hikâyesini anlatayım.
---
Bölüm 1: Tanışma – Farklı Zihinler Aynı Masada
Projenin ilk günüydü. Masanın bir ucunda Kerem oturuyordu. Takım elbisesi tertemiz, masasındaki cetveller milimetrik hizalanmış. Onunla tanıştığınız an “strateji” kelimesi aklınıza geliyordu. Projeyi büyük bir satranç oyunu gibi görüyordu.
Masada bir de Elif vardı. Not defterinin kenarına minik çiçekler çizmiş, masasında bir fincan papatya çayı vardı. Göz teması kurmayı hiç ihmal etmiyor, herkesin cümlesinin bitmesini sabırla bekliyordu. Onun için proje sadece binalar değil; içinde yaşayan insanların hikâyeleriydi.
İlk toplantıdan sonra fark etmiştim: Kerem çözüm odaklı bir mimar, Elif ise empatik bir mimar. İkisi de iyi ama yöntemleri tamamen farklı.
---
Bölüm 2: İlk Çatışma – Sayılar ve Duygular
İlk tasarım eskizleri masaya geldiğinde Kerem hemen planlara daldı:
“Bu koridor çok uzun. Işık kaybı yaşarız. Üç metre kısaltalım, böylece maliyet yüzde 5 düşer.”
Elif ise projeye bambaşka yerden bakıyordu:
“Koridor uzun olursa girişte ferahlık hissi verir. İnsanlar buraya adım attığında genişlik duygusu onları rahatlatır. Hele yaşlılar için bu ferahlık çok önemli.”
O an ofisteki sessizlikte ikisinin bakış açıları netleşti. Kerem rakamlarla konuşuyor, Elif duygularla. Biri mantık tahtasında taş diziyor, diğeri insanların ruh halini düşünüyor.
---
Bölüm 3: Ara Yollar – Ortak Nokta Arayışı
Proje ilerledikçe ikisi de fark etti ki tek başına bir yaklaşım yeterli değil. Bir gün öğle arasında kahvelerini içerken Elif dedi ki:
“Biliyor musun Kerem, senin hesapların olmasa bu proje ayakta durmaz. Ama bazen duygusal bağ kurmadan mekânı tamamlanmış sayamıyorum.”
Kerem gülümsedi:
“Sen olmasan ben insanların ne hissettiğini göz ardı ederim. Ama bazen de maliyetleri senin yüzünden zor tutuyorum.”
O gün ikisi, projeyi iki kanat gibi taşıyacaklarına karar verdiler. Bir kanat strateji, diğer kanat empati olacaktı.
---
Bölüm 4: Kriz – Zaman Daralıyor
Tam inşaat izni alınacakken belediyeden yeni bir yönetmelik geldi. Koridor genişlikleri yeniden düzenlenmeliydi. Kerem hemen hızlıca alternatif planlar çıkardı, metrekareleri yeniden hesapladı, malzeme listelerini güncelledi.
Ama Elif, yeni planda insanların oturup sohbet edebileceği küçük nişlerin kaybolduğunu fark etti. Hemen eskizler hazırlayıp “Buralara küçük oturma köşeleri ekleyelim, hem yönetmeliğe uyarız hem de projenin ruhunu kaybetmeyiz” dedi.
İşte o an, iki farklı mimarlık anlayışı birleşip krizi avantaja dönüştürdü.
---
Bölüm 5: Açılış – İki Tarafın Zaferi
Bina tamamlandığında açılış günü geldi. Davetliler binaya adım attığında hem düzenli ve işlevsel bir mekâna hem de sıcak ve davetkâr bir atmosfere sahip olduklarını gördüler.
Bir iş insanı, Kerem’e dönüp “Burası tam verimlilik abidesi” dedi. Birkaç adım ötede yaşlı bir kadın, Elif’e “Burada kendimi evimde gibi hissettim” diye sarıldı.
O an ikisi de anladı ki mimarlık, tek bir tanımın içine sığmayacak kadar genişti.
---
Bölüm 6: Kaç Çeşit Mimar Var?
Bu hikâye bana şunu öğretti: Mimarlık sadece çizim yapmak, maliyet hesaplamak ya da estetik tasarlamak değildir. Her mimar kendi bakış açısıyla bir dünya kurar.
* Stratejik mimar Çözüm odaklı, planlı, rakamlarla düşünen, sorunları satranç tahtasında oynar gibi çözen.
* Empatik mimar İnsanların duygularını merkeze koyan, mekânı bir hikâyeye dönüştüren, ilişkileri ve etkileşimi gözeten.
* Sanatçı mimar Estetik kaygıyı en üstte tutan, mekânı bir tablo gibi düşünen.
* Teknik mimar Malzeme, mühendislik ve uygulama detaylarına odaklanan, sağlamlık ve güvenlikten taviz vermeyen.
Kerem ve Elif’in hikâyesi, bu çeşitlerin bazen tek kişide birleşebileceğini ama bazen de yan yana gelerek en güçlü formunu bulduğunu gösteriyor.
---
Son Söz
Ofiste, şantiyede ya da bir kahve molasında fark etmiyor; her mimar farklı bir pencereden bakıyor. Kimisi maliyet hesaplar, kimisi insanların mutlu olacağı köşeler tasarlar. En iyisi, bu pencerelerin hepsinden bakabilen mimar ya da birlikte çalışmayı bilen ekiplerdir.
Sonuç olarak, kaç çeşit mimar var diye sorarsanız… Sayı veremem. Çünkü her yeni proje, her yeni mimar, yeni bir tür ortaya çıkarıyor. Ve bu çeşitlilik olmasa, şehirlerimiz sadece binalarla değil, ruhsuz kutularla dolardı.
---
İstersen ben sana bu hikâyenin içindeki **mimar tiplerini psikolojik açıdan** da açıklayabilirim, çünkü erkeklerin çözüm odaklılığı ve kadınların empatisi meselesi üzerine güzel bir analoji kurulabilir. Bu hikâyeyi böyle bir ek analizle daha da derinleştirebiliriz.
Herkese selam,
Geçen hafta yaşadığım bir proje süreci bana “kaç çeşit mimar var?” sorusunu fazlasıyla düşündürdü. Hepimiz mimarlık deyince teknik çizimler, planlar ve maketler düşünüyoruz ama işin içine insan girince her mimar aynı yaklaşımı sergilemiyor. Gelin size, aynı ofiste çalışan ama tamamen farklı düşünme biçimlerine sahip iki mimarın hikâyesini anlatayım.
---
Bölüm 1: Tanışma – Farklı Zihinler Aynı Masada
Projenin ilk günüydü. Masanın bir ucunda Kerem oturuyordu. Takım elbisesi tertemiz, masasındaki cetveller milimetrik hizalanmış. Onunla tanıştığınız an “strateji” kelimesi aklınıza geliyordu. Projeyi büyük bir satranç oyunu gibi görüyordu.
Masada bir de Elif vardı. Not defterinin kenarına minik çiçekler çizmiş, masasında bir fincan papatya çayı vardı. Göz teması kurmayı hiç ihmal etmiyor, herkesin cümlesinin bitmesini sabırla bekliyordu. Onun için proje sadece binalar değil; içinde yaşayan insanların hikâyeleriydi.
İlk toplantıdan sonra fark etmiştim: Kerem çözüm odaklı bir mimar, Elif ise empatik bir mimar. İkisi de iyi ama yöntemleri tamamen farklı.
---
Bölüm 2: İlk Çatışma – Sayılar ve Duygular
İlk tasarım eskizleri masaya geldiğinde Kerem hemen planlara daldı:
“Bu koridor çok uzun. Işık kaybı yaşarız. Üç metre kısaltalım, böylece maliyet yüzde 5 düşer.”
Elif ise projeye bambaşka yerden bakıyordu:
“Koridor uzun olursa girişte ferahlık hissi verir. İnsanlar buraya adım attığında genişlik duygusu onları rahatlatır. Hele yaşlılar için bu ferahlık çok önemli.”
O an ofisteki sessizlikte ikisinin bakış açıları netleşti. Kerem rakamlarla konuşuyor, Elif duygularla. Biri mantık tahtasında taş diziyor, diğeri insanların ruh halini düşünüyor.
---
Bölüm 3: Ara Yollar – Ortak Nokta Arayışı
Proje ilerledikçe ikisi de fark etti ki tek başına bir yaklaşım yeterli değil. Bir gün öğle arasında kahvelerini içerken Elif dedi ki:
“Biliyor musun Kerem, senin hesapların olmasa bu proje ayakta durmaz. Ama bazen duygusal bağ kurmadan mekânı tamamlanmış sayamıyorum.”
Kerem gülümsedi:
“Sen olmasan ben insanların ne hissettiğini göz ardı ederim. Ama bazen de maliyetleri senin yüzünden zor tutuyorum.”
O gün ikisi, projeyi iki kanat gibi taşıyacaklarına karar verdiler. Bir kanat strateji, diğer kanat empati olacaktı.
---
Bölüm 4: Kriz – Zaman Daralıyor
Tam inşaat izni alınacakken belediyeden yeni bir yönetmelik geldi. Koridor genişlikleri yeniden düzenlenmeliydi. Kerem hemen hızlıca alternatif planlar çıkardı, metrekareleri yeniden hesapladı, malzeme listelerini güncelledi.
Ama Elif, yeni planda insanların oturup sohbet edebileceği küçük nişlerin kaybolduğunu fark etti. Hemen eskizler hazırlayıp “Buralara küçük oturma köşeleri ekleyelim, hem yönetmeliğe uyarız hem de projenin ruhunu kaybetmeyiz” dedi.
İşte o an, iki farklı mimarlık anlayışı birleşip krizi avantaja dönüştürdü.
---
Bölüm 5: Açılış – İki Tarafın Zaferi
Bina tamamlandığında açılış günü geldi. Davetliler binaya adım attığında hem düzenli ve işlevsel bir mekâna hem de sıcak ve davetkâr bir atmosfere sahip olduklarını gördüler.
Bir iş insanı, Kerem’e dönüp “Burası tam verimlilik abidesi” dedi. Birkaç adım ötede yaşlı bir kadın, Elif’e “Burada kendimi evimde gibi hissettim” diye sarıldı.
O an ikisi de anladı ki mimarlık, tek bir tanımın içine sığmayacak kadar genişti.
---
Bölüm 6: Kaç Çeşit Mimar Var?
Bu hikâye bana şunu öğretti: Mimarlık sadece çizim yapmak, maliyet hesaplamak ya da estetik tasarlamak değildir. Her mimar kendi bakış açısıyla bir dünya kurar.
* Stratejik mimar Çözüm odaklı, planlı, rakamlarla düşünen, sorunları satranç tahtasında oynar gibi çözen.
* Empatik mimar İnsanların duygularını merkeze koyan, mekânı bir hikâyeye dönüştüren, ilişkileri ve etkileşimi gözeten.
* Sanatçı mimar Estetik kaygıyı en üstte tutan, mekânı bir tablo gibi düşünen.
* Teknik mimar Malzeme, mühendislik ve uygulama detaylarına odaklanan, sağlamlık ve güvenlikten taviz vermeyen.
Kerem ve Elif’in hikâyesi, bu çeşitlerin bazen tek kişide birleşebileceğini ama bazen de yan yana gelerek en güçlü formunu bulduğunu gösteriyor.
---
Son Söz
Ofiste, şantiyede ya da bir kahve molasında fark etmiyor; her mimar farklı bir pencereden bakıyor. Kimisi maliyet hesaplar, kimisi insanların mutlu olacağı köşeler tasarlar. En iyisi, bu pencerelerin hepsinden bakabilen mimar ya da birlikte çalışmayı bilen ekiplerdir.
Sonuç olarak, kaç çeşit mimar var diye sorarsanız… Sayı veremem. Çünkü her yeni proje, her yeni mimar, yeni bir tür ortaya çıkarıyor. Ve bu çeşitlilik olmasa, şehirlerimiz sadece binalarla değil, ruhsuz kutularla dolardı.
---
İstersen ben sana bu hikâyenin içindeki **mimar tiplerini psikolojik açıdan** da açıklayabilirim, çünkü erkeklerin çözüm odaklılığı ve kadınların empatisi meselesi üzerine güzel bir analoji kurulabilir. Bu hikâyeyi böyle bir ek analizle daha da derinleştirebiliriz.